Skip to main content

Şişkinlik, ishal veya kabızlık gibi sindirim sorunları mı yaşıyorsunuz? Hastalarım bana genellikle düz bir karınla uyandıklarını ve yemek sonrası 6 aylık hamile gibi göründüklerini söylerler.

Yorgun ve bitkin mi hissediyorsunuz? Özellikle B12 ve D vitamininiz dışarıdan almanıza rağmen yükselmiyor mu? Cildinizde Rosacea veya döküntüler mi oluyor? Dikkat etmenize rağmen kilo alıyor veya veremiyor musunuz? Endişeleri artmış, çabuk öfkelenir ve hiçbir şeye karar veremez halde misiniz?

Bu semptomlardan herhangi birini veya tamamını yaşıyorsanız, Candida veya ince bağırsakta aşırı bakteri artışı (SİBO) ile uğraşıyor olabilirsiniz. Her iki koşul için semptomlar çok benzerdir, bu yüzden söylemek zor olabilir.

Modern tıp, Candida mantarı kanı istila ettiğinde olan ve Candidemia olarak da bilinen Candida’nın aşırı artışının yalnızca sistemik ve çoğu zaman ölümcül biçimini tanır. Bağırsakta Candida mantarının aşırı çoğalması ölümcül olmasa da, sağlığınız için son derece rahatsız edicidir ve modern tıp tarafından gerçekten tanınmaz. Candida’ya ayrı bir yazıda değineceğim.

SIBO’yu teşhis etmek zor olabilir çünkü semptomları çok çeşitlidir. SIBO o kadar zor ayırt edilir ki, genellikle IBS veya huzursuz bağırsak olarak yanlış teşhis edilir ve araştırmalar, IBS teşhisi konanların yarısının aslında SİBO olduğunu düşündürüyor.

Neyse ki gastroenterolojinin textbook’u Sleisenger, güncel versiyonunda kısa da olsa SIBO’dan bahsetti. Bu çok güzel bir gelişme, modern tıbbın da bütünsel bakmaya başladığını gösteriyor.

SİBO, ince bağırsakta aşırı bakteri üremesi demek. İngilizcesinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. İnce bağırsağı etkileyen ciddi bir durumdur. Bağırsaklarımız, sindirim fonksiyonumuzda ve bağışıklığımızda rol oynayan trilyonlarca mikroorganizmaya ev sahipliği yapar. Bağırsak bakterilerimizin çoğu yiyecekleri parçalamaya, vitaminleri sentezlemeye ve atıkları ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Kalın bağırsakta bulunan bakteriler ince bağırsağı kolonize etmeye yani ince bağırsakta artmaya başladığında, bakteriyel aşırı çoğalma meydana gelir. Normalde ince bağırsağımızda çok az bakteri bulunur, 1 mL sıvıda 1000’den az. SİBO, ince bağırsağın kendisinde olan bu az sayıdaki bakterilerin aşırı çoğalması durumunda da meydana gelebilir.

Sağlıklı durumda ince bağırsağımızda bakteri olmamasının en büyük sebebi mide asidi. Midemizdeki asit, her gün maruz kaldığımız bakteriler için bir bariyer oluşturuyor ve ince bağırsağa geçmesini engelliyor. Ölüp de geçenler ise ince bağırsağın motor aktivitesi ile süpürülüp kalın bağırsağa geçer. Bir de ince ve kalın bağırsak arasında tek yönlü çalışan bir kapak sistemi var, ilio-çekal valv, bu da kalın bağırsaktaki bakterilerin ince bağırsağa kaçmasına engel oluyor. İşte bu sistemlerin herhangi birinde bozukluk olduğunda SİBO ihtimali artar. İlaçlar (özellikle mide koruyucular), ince bağırsaktaki motor aktiviteyi azaltan hastalıklar (diyabet, safra kesesinin alınmış olması), kas hastalıkları, geçirilmiş ameliyatlar, karbonhidrattan zengin beslenme… SİBO’nun altında sebeplerden bazıları.

İnce bağırsağımızda sayısı artan bu yararlı ve zararlı bakteriler sindirim için gerekli enzimleri parçalarlar ve sindirimi zorlaştırırlar. Özellikle karbonhidratlardan, nişastalardan, şekerden ve alkolden beslenerek çoğalırlar ve hidrojen ile metan gazı üretirler. Bu gaz bağırsak duvarını gerdiğinde ciddi ağrılara sebep olur. Yemek sonrası kocaman bir karna yol açar. Emilim bozukluğu yaparak B12, demir, yağda eriyen vitamin (A, D, E) eksikliklerine sebep olur. B1 ve B3 eksikliğine sebep olur ki bu da sisli beyine yol açar. Her türlü sindirim sorununa yol açabilir ve kısa sürede tüm vücudu etkileyen bir kısır döngüye dönüşebilir. Yani bakteri yararlı olsa bile nerede bulunduğu da önemli.

Ruh halimizi bile belirler bu mikroorganizmalar! Size daha önce meyve sinekleri ile yapılmış çalışmalardan bahsetmiştim.

SİBO belirtileri

SİBO belirtileri, sindirim dengesizliğinden kronik hastalıklara ve otoimmün koşullara kadar değişebilir. İşte karşılaşabileceğiniz başlıca SIBO belirtileri:

  • Gaz, şişkinlik ve ishal
  • Karın ağrısı veya kramp
  • Geğirme
  • Kabızlık
  • Sisli beyin
  • İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS), İnflamatuar Bağırsak Hastalığı (IBD) veya huzursuz bağırsak teşhisi
  • Gluten, kazein, laktoz, fruktoz gibi gıda intoleransları ve özellikle histaminin toleransı
  • Fibromiyalji, kronik yorgunluk sendromu, Tip 2 diyabet, nöromüsküler bozukluklar ve bağışıklık hastalıkları gibi kronik hastalıklar
  • B12, A, D ve E vitaminleri ve demir başta olmak üzere vitamin ve mineral eksiklikleri
  • Yağ malabsorpsiyonu (soluk, hacimli ve kötü kokulu dışkı)
  • Rosacea ve diğer deri döküntüleri (Rosacea’ların %46’sında SIBO testi +, SIBOluların %36’sında Rosacea +)
  • Geçirgen bağırsak

Neden SİBO olunur?

O kadar çok sebep SİBO’ya yol açabilir ki. Sezaryenle doğmanız, anne sütü yerine formül mamalarla beslenmiş olmanız gibi yaşamınızın ilk zamanlarını ilgilendiren konulardan tutun da, laksatifler, antibiyotik ve ağrı kesiciler ile özellikle mide asidi azaltıcı ilaçlardan devam edin, geçirdiğiniz besin zehirlenmeleri, stresli bir yaşam, sağlıksız beslenme, düzgün nefes alamama, yeteri kadar uyumama… Ve sonunda yumurta-tavuk, tavuk-yumurta gibi bir ilişki.

SİBO şu durumlarla ilişkilidir

  • Hashimoto veya hipotiroidi
  • Seboreik dermatit
  • Akne rosacea
  • Çölyak hastalığı
  • Crohn veya ülseratif kolit
  • Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması
  • Anemi (kansızlık)
  • Anksiyete, depresyon
  • Kronik bakteriyel prostatit
  • İnterstisyel sistit
  • Portal hipertansiyon
  • Huzursuz bacak sendromu
  • Gastroözofageal reflü hastalığı

SİBO ve Tiroid bağlantısı

Tiroid, vücudumuzdaki tüm metabolik süreçlerin düzenlenmesinden sorumludur. Hashimoto sebepli olsun veya olmasın, hipotiroidide metabolik süreç yavaşlar. Bu da kabızlık ve mide asidinin azalması demektir.  Mide asidi azaldığında yiyecekler düzgün bir şekilde parçalanamaz, bağırsakta bakterilerin aşırı çoğalmasına neden olur. SİBO’lu hastaların %50’sinde hipotiroidi görülür.

Tiroid hormonu T4’ün %20’si bağırsakta T3’e dönüşür. Bağırsak florası bozulduğunda bu dönüşüm azalır ve hipotiroidizm görülür. Hipotiroid mi SİBO’ya neden olur yoksa SİBO mu hipotiroide neden olur sorusunun cevabı da henüz bekliyor.

SİBO nasıl teşhis edilir?

Nefes testi, SİBO’nun teşhisi için yaygın bir testtir. İnce bağırsaktaki fazla bakteri, nefes testi ile tespit edilebilen hidrojen ve metan gazlarının salınmasına neden olur. Nefes testi yaptırmadan önce bir gece aç kalmanız gerekir. Test sırasında bir tüpe nefes verirsiniz. Daha sonra doktorunuz tarafından sağlanan özel bir tatlı içecek içersiniz. İçeceği içtikten sonra 2-3 saat boyunca düzenli aralıklarla bir dizi ek tüpe nefes verirsiniz.

Nefes testi kesin değilse veya SİBO tedavileri işe yaramadıysa, doktorunuzun orada hangi bakterilerin büyüdüğünü görmek için ince bağırsağınızdaki sıvıyı örneklemesi gerekebilir.

Tedavi

SİBO, sistemik dolaşıma girmeyen özel antibiyotikler ve beslenme değişiklikleri kombinasyonu ile tedavi edilebilir. Mide asidinin artış yönünde düzenlenmesi de tedavinin bir parçasıdır.

SİBO’dan şüpheleniyorsanız probiyotik kullanMAMAnız gerekir. Çünkü zaten bir bakteri artışından bahsediyoruz.

Artan bu bakteriler folik asit ve K vitamini sentezlediğinden, SİBO’dan şüpheleniyorsanız, D vitamininin K2’li olmayan formunu tercih etmeniz iyi olur, yoksa pıhtılaşma sorunları görülebilir.

Lokmaları iyi çiğnemek (tükürük kıvamına kadar getirmek), öğün aralarını açmak (iki öğün arası en az 5 saat), ara öğünleri kaldırmak, karbonhidrat, tatlandırıcı, alkol ve süt ürünleri gibi zararlı bakterileri besleyen gıdalardan uzak durmak, gereksiz antibiyotik, mide asidini azaltıcı ilaçlar ve ağrı kesici almamak tedavide çok önemlidir.

Amy Myers’ın SİBO’yu tedavi etmek, aşırı bakteri çoğalmasını ortadan kaldırmak ve bağırsağın doğal dengesini yeniden sağlamak için çalışan 3 adımlı bir yaklaşımı var. Ben de o yaklaşımı benimsiyorum.

Adım 1: Aşırı çoğalmış bakterileri aç bırakın

İlk adım, süt ürünleri, karbonhidratlar ve alkol gibi ince bağırsaktaki bakterileri besleyen yiyecekleri beslenmeden bir süre çıkarmaktır. Buna ekmek, kurabiye, kek ve meyvelerin yanı sıra tahıllar ve baklagiller gibi kompleks karbonhidratlar da dahil. Çünkü bağırsağımız bu yiyecekleri şekere böler ve bakterileri besler.

Bol sebze, yumurta, zeytin, protein ve sağlıklı yağlar alabilirsiniz.

Adım 2: Bakterilere saldırın

İşte bu kısım özel bir bölüm. Doktor kontrolünde olması iyi olur. İnce bağırsağımızdaki bakteri miktarını azaltırken kalın bağırsağımızdaki yararlı bakterilere zarar vermek istemiyoruz. Ama evde yapacaksanız kolloidal formda gümüş içebilirsiniz. 25 ppm gümüş içeren, iyi üretim kalitesinde bir gümüş tercih edin. Ben Dr. Dilaver Öner’in markası Glows’a güveniyorum.

  • Gümüş amber renkli cam şişede olmalı, çünkü ışık görmemesi gerekiyor. Plastik ambalajda olanları tercih etmeyiniz.
  • Metalle etkileşir, o yüzden ölçü kaşık değil porselen veya cam bir materyal olsun. Dişinizde amalgam dolgu varsa (bu da metal olduğu için) pipet ile içebilirsiniz.
  • Başka herhangi bir antibiyotikle birlikte içmeyiniz. Sarımsak da antibiyotik benzeri etki yarattığı için yine birlikte kullanımda dikkat ediniz.
  • Tiroid ilaçlarının vücut tarafından emilmesini artırabilir, tiroid ilacı kullanıyorsanız ilacınızın dozuna dikkat ediniz ve ilaç ile kolloidal gümüş alımı arasına bir kaç saat koyunuz.
  • Cildinize sürerek kullanacaksanız güneşle temas etmeyiniz. Temiz cilde sürünüz. Öncesinde krem, tonik gibi kimyasal ürünler kullanmayınız.
  • Başka maddelerle de birlikte kullanmayın. Literatürde, çok az sayıda da olsa (dünyada 10 kişi bildirilmiş) deriyi gri-mavi renge dönüştürdüğü ile ilgili bilgi var. Argyria (arjiri) deniyor. Çok uzun süreli ve birlikte başka maddelerin kullanımı ile ilişkilendirilmiş.
  • Karaciğer ve böbrek sorunları olanların takip eden doktorlarına danışarak kullanmaları iyi olur.

Bu aşamada mide asidini artış yönünde düzenleyici bazı ürünlerden ve berberinden faydalanılabilir. Bentonit veya Zeolit gibi detoks destekleri kullanılabilir.

Adım 3: İyi bakterilerinizi geri yükleyin

Son adım, bağırsağınızdaki iyi bakterileri geri kazanmaktır. Şişkinlik tam olarak geçtikten sonra bu adıma geçmek gerekir. Bu aşama probiyotik ve prebiyotik desteğidir. Bu, güçlü bir bağışıklık sistemini, optimal sindirimi ve besin emilimini desteklemeye yardımcı olacaktır. Fakat SİBO’nuz söz konusu olduğunda özellikle dikkatli olmak istersiniz. Bazı probiyotikler yangına körükle gitmek olur ve SİBO semptomlarınızı şiddetlendirebilir. Özellikle bifidobakter ve laktobasiller.

Genel bir bilgi olarak da probiyotikleri sürekli ve uzun süre almak uygun değil. Bir protokolü olmamasına rağmen ben klinik pratiğimde 3 gün alıp 2 gün ara verecek şekilde 3 aylık bir kür uygulayıp sonra 1-2 ay ara vermek şeklinde düzenliyorum.

Toksik ve enflamatuar yiyecekleri beslenmenizden çıkarmak ve bağırsakları destekleyen besinler almak semptomlarınızı hafifletmeye her aşamada yardımcı olacaktır.1,2,3,4,5