Öncelikle tekrar belirtmek istiyorum, tek mineral her şey için çözüm değildir. Önemli olan hayatımıza bütüncül yaklaşmaktır. Temiz beslenme, zamanında ve düzenli uyku, stres yönetimi, hidrasyon, egzersiz olmadan olmaz.
Yaş aldıkça, beden ve zihin sağlığımız için, beslenmemizin bazı mikro besinleri, kalsiyum, demir gibi mineralleri ve vitaminleri içerdiğinden emin olmak isteriz. Peki bu besinleri yedikten sonra vücut onları nasıl kullanıyor hiç düşündünüz mü?
Şöyle düşünün: Yakıt enjeksiyon sistemi düzgün çalışmıyorsa arabanıza benzin koymanın faydası nedir? Aldığınız yüksek kaliteli bir yakıt olabilir, ancak motora ulaşmazsa arabanız hareket etmez.
Vücudumuz da bu şekilde çalışır. Birçok vitamin ve mineral vücut tarafından emilmek için “kapı koruyucusu” dediğimiz minerallere ihtiyaç duyar.
Bor, sıklıkla göz ardı edilen, yeterince bilinmeyen “kapı koruyucu” minerallerden biridir. Yediğimiz tüm sağlıklı yiyecekleri vücudunuz için erişilebilir hale getirir ve yaşlandıkça başımıza gelmesinden korktuğumuz bazı durumları önler. Türkiye, bor rezervleri bakımından dünyanın bir numaralı ülkesi olduğu halde bor çoğumuzda eksik.
Daha iyi bir sağlık için “başlat” düğmesi
Bu mineral bizi yaş aldıkça karşılaşabileceğimiz artrit, osteoporoz, kalp hastalığı ve diyabetten korur. Bor, vücudunuzun önemli vitaminleri ve mineralleri metabolize etmesine yardımcı olur, kemik sağlığında önemli bir role sahiptir ve ayrıca östrojen ve testosteron seviyelerini de etkiler.
Borun vücudunuzda oynadığı roller, özellikle metabolizmanız ve homeostazın sürdürülmesini içeren diğer işlevler açısından çeşitli ve önemli. Cinsiyet hormonlarınızın diş eti iltihabıyla yakından bağlantılı olduğunu duymak sizi şaşırtabilir. Bu hormonlar, oral mikrobiyom dengenizi değiştirebilir ve bağışıklık sisteminizi etkileyebilir. Aslında kadınların hamilelik sırasında diş eti kanaması konusunda daha fazla endişelenmesinin bir nedeni de budur. Vücudunuzun iyi seks hormonları, östrojen ve testosteron dengesi oluşturmak ve sürdürmek için bora ihtiyacı vardır.
Borun önemli bir rolü de, vücudunuzun magnezyumu daha iyi emmesine yardımcı olmasıdır. Magnezyum, vücudunuzdaki yüzlerce fonksiyon için önemli bir mineraldir. Neyse ki bu iki mineral, kendinizi en iyi şekilde hissetmenizi sağlamak için el ele çalışır. Bor ayrıca vücudunuzun kalsiyum ve fosforu nasıl kullandığını da etkiler.
Bor, vücudunuzdaki tüm işlevleri arasında, eklem ve kemiklerinizdeki rolü ise açık ara en bilinenidir. Bor, osteoblast denen şeyin mineralizasyon aktivitesini indükler. Osteoblastlar, kemikleri yeniden oluşturmak için yeni malzeme oluşturan bir hücre türüdür. Bor, gen ekspresyonunu düzenleyerek bu hücreleri aktive eder.
Sistemler üzerindeki etkilerine başlıklar halinde bakalım.
Romatizmal ağrıları rahatlatır
Bor’un artrit ağrılarına iyi geldiğine dair çalışmalar* vardır. Bor alımının daha fazla olduğu ülkelerde artrit daha az görülüyor.
Yapılan çalışmalarda, artritli kişilerde kemik, kıkırdak ve sinovyal (eklem) sıvılarda kontrol gruplarına kıyasla daha düşük bor konsantrasyonları bulunmuş.
Tedaviye Bor eklenmesinin artriti etkili bir şekilde tedavi ettiği görülmüştür. Kalsiyumun kıkırdak ve kemiğe girişini artırdığı için eklemin hareket kabiliyetini artırır.
Osteoporozu önler
D vitamini kemik sağlığı için gereklidir, çünkü kalsiyum emilimini artırır. Magnezyumla birlikte kalsiyum, kemikleri güçlü yapmaktan sorumlu bir minerallerdir. Bor, D vitamini sentezlenmesini artırarak ve yarı ömrünü uzatarak kemik sağlığını geliştirmeye yardımcı olur. Bor bir tutkal gibi hareket eder ve yapıştırdığı şey kalsiyumdur. Kemik kitlesini sağlamlaştırır.. Kalsiyumu yiyeceklerden bolca alıyoruz. Kemik sağlığı söz konusu olduğunda asıl ihtiyacımız olan magnezyumdur. Eğer kalsiyum eksik olsaydı 8.000 yıllık iskeletleri bulamazdık. Tek problem onların kırılgan olması. Onu da sağlayan magnezyumdur. Osteoporoz hastalarına kalsiyum vermek işte bu yüzden gerekli değildir. İhtiyaçları olan bor ve magnezyum.
Östrojen, kemik sağlığında rol oynayan başka bir hormondur. Osteoporoza yol açabilecek kemik kaybına karşı koruyucudur. Östrojen eksikliği, hem erkeklerde hem de kadınlarda kemikleri zayıf ve kırılgan hale getirebilen bir durumdur. Bor, vücutta bulunan östrojenin kullanım süresini uzatarak, sağlıklı kemiklerin korunmasına yardımcı olabilir. Ve östrojen eksikliğine bağlı sıcak basması ve terleme gibi menopoz belirtilerinde ilk akla gelen mineral olmalıdır.
Kalsiyum ve magnezyumun idrar yoluyla atılmasını azaltır. Böylece, diğer kemik güçlendirici takviyeleri alsanız bile, bor olmadan çok az şey başarabileceklerini görebilirsiniz.
Kronik inflamasyonu baskılar
Borun kronik inflamasyonu (mikropsuz iltihap) önemli ölçüde bastırdığı gösterilmiştir.
Bor, sitokinler özellikle de CRP ve TNF-α olarak adlandırılan belirli inflamatuar belirteçleri azaltmada etkilidir. Bu iki sitokin; meme kanseri, obezite, insülin direnci, akciğer kanseri, kalp hastalığı, depresyon ve daha fazlasıyla ilişkilendirilmiştir.
Anti-viral etkisi yüksektir
Farklı virüsler üzerinde yapılan çalışmalar, virüs çoğalmasını önleyici ve virüsün mukozaya tutulmasını engelleyici etkileri olduğunu göstermiştir.
Candida’nın en sevmediği mineral: Bor
Candida, bağırsaklarda az sayıda bulunması gereken bir mantar/maya çeşidi. En önemli görevi, az sayıdayken bizim için ağır metalleri temizlemektir. Ancak bağırsak flora bozukluklarında miktarı artarak çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilirler.
Candidalar yaşayabilmek için şekere ihtiyaç duyar. Şekeri fermente ederek enerji üretir, bu sırada atık ürün olarak alkol, asetat ve diğer toksinleri salgılarlar.
Candidal toksinler;
Kan-beyin bariyerini geçerek, ‘mikroglia’ denilen sinir hücrelerinde enflamasyon yaratır, zihinsel ve duygusal belirtilere sebep olur.
Metilasyon döngüsü esnasında Metionin aminoasitinden atık ürün olarak Homosistein açığa çıkar. Homosistein, özellikle kalp ve damar endoteli için toksik olup yüksekliği kalp hastalığı ve kalp krizi ile ilişkilidir. Homosisteinin uzaklaştırılması ‘metionin sentaz’ enzimi yardımıyla tekrar metionine dönüştürülerek yapılır. Candida aşırı ürediğinde ‘asetaldehit’ adlı bir toksin salgılar. İşte bu toksin, metionin sentaz enziminin aktivitesini düşürür. Homosistein metionine dönüşemez ve kalp hastalığı riski artar.
Çalışmalar, borik asit/boraksın mantarların korunma mekanizması olan biyofilm oluşumunu ve zararsız maya hücrelerinin invaziv hifa forma dönüşümünü inhibe ettiğini gösteriyor.
Borik asitin ilaca dirençli candida albicans’ın inhibitörü olarak etkili olduğu ve bu etkinin doza bağlı olarak arttığı görülmüş.1,2 Ayrıca diğer tedavi ajanlarının etkinliğini de artırıyor.3
Bor, NAD-bağımlı enzimleri inhibe ederek glikozdan etanol üretimini artırır ve glikojen formunda karbonhidrat depolarının birikimi azalır. Bu sayede mantar hücrelerinde mitokondriyel aktivitede bozulmaya neden olur ve karbonhidratlardan enerji elde edilemez.
Borik asitle yapılan birçok geniş çaplı randomize klinik çalışmada, lokal kullanımda vajinal kandidiyazisye etkili olduğu saptanmış, diğer antifungal tedavilere direnç gösteren vakalarda da başarılı bulunmuş.4
Daha açık düşünmemizi sağlar
Beyin sağlığının temel minerallerindendir. Araştırmalar yeterli bor seviyelerinin el-göz koordinasyonunu, dikkati, kısa ve uzun süreli hafızayı geliştirdiğini gösteriyor.
Hormonları dengeler
Östrojen üretimini destekler, magnezyum seviyelerini düzenler. Bunlar menopozun hoş olmayan belirtilerinin daha iyi kontrol edilmesini sağlar.
Menopoza bağlı sıcak basması ve gece terlemeleri için mutlaka düşünülmesi gereken bir mineraldir.
Kadınlarda adet ağrısının şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir. Bazı bireylerde, adet döngüsünün her günü takviye olarak alınırsa, bu belirtilerin azalttığı bulunmuştur.
Erkekleri de unutmayan Bor, testosteron seviyesini artırmaya yardımcı olur.
Bor minerali aynı zamanda kanserle savaşta da etkilidir. Araştırmalar borun kanser hücrelerini besleyen yeni damarların oluşumunu önlediği, hücre ölümünü başlattığını (apopitozis) gösteriyor. Bilim insanları bor temelli kanser ilaçları üzerinde çalışıyor.
Diş eti ve diş sağlığını iyileştirir
Bor, iltihabı azaltarak ve kemik ve doku onarımını iyileştirerek dişlerinizi ve diş etlerinizi sağlıklı tutmaya yardımcı olur. 2013’teki ilginç bir araştırma, borun diş inşa hücrelerine o kadar yardımcı olacağını buldu ki, borun kemik ve diş dokusu mühendisliğinde kullanılabileceğine inanılıyor. Bu gerçek olmaktan uzak ama yine de büyüleyici bir olasılık. Sağlıklı bir bor dozu, diş eti hastalıklarını doğal olarak önlemeye yardımcı olabilir.
Yara iyileşmesini hızlandırır
Bor, yara iyileşmesini hızlandırmak ve iyileştirmek için mükemmeldir. Bir 1990 çalışmasında, derin yaralar üzerinde yüzde 3 borik asit uygulamasının genel iyileşme süresini azalttığı bulunmuştur.
O zamandan beri bor, hayvan dokularında en yaygın enzimler olan kollajenaz, alkalin fosfataz ve elastaz üzerinde spesifik etki yoluyla yaraların iyileşmesine yardımcı olur. Bor, kemiklerdeki osteoblastları aktive ettiği gibi, deri ve dokulardaki fibroblastları da aktive eder.
Vücutta biriken florürü (flor) temizler
Bu başlık için önce florür ne yapıyor ona bakalım.
Bir kimyasalın vücutta birikme eğilimine biyobirikim deniyor ve florür de biyobirikim kimyasallardan bir tanesi. Sadece diş macunlarında olduğu sanılan florür; aslında sigara, tavuk bulyon, donmuş gıdalar, hazır çorbalar, organik olmayan meyve suları, gazlı içecekler ve de şehir suyunda bulunuyor. Bilinen sakinleştirici ilaçların %25’i F içeriyor.
Florürün zararları saymakla bitmez. Şöyle de bir hikaye var: I. Dünya Savaşı sırasında Almanlar ve Ruslar, hapistekileri daha ‘etkisiz ve aptal’ yapmak için içme sularına florür katıyormuş. Florürün beynin belli bir bölgesine tahribat yaparak kişileri mücadele anında daha az aktif hale getirdiği tespit edilince bir kimyasal silah olarak kullanılmış.
Vücudumuzdaki florür fazlalığı ne yapar?
Epifiz: Beyindeki epifiz bezinin kireçlenmesine neden olur. Beyindeki F birikimi davranış değişikliklerine ve ileri yaşlarda Alzheimer’a yol açabiliyor
Bağışıklık: Bağışıklık sistemini zayıflatarak vücudun enfeksiyonlara karşı direncini azaltıyor.
Ağır metal ilişkisi: Florür, alüminyumun vücutta tutulmasına sebep olur.
Kısırlık: Laboratuvar hayvanlarıyla yapılan araştırmalarda yüksek dozda florürün erkek üreme organlarına hasar verdiği ve kısırlığa yol açtığı tespit edilmiş. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre şebeke suyunda 3mg/L ve daha fazla bulunduğu bölgelerde doğurganlık oranlarının düştüğü, erkeklerdeki testosteronun ortalamanın altına düştüğü görülmüş.
Tiroid: Direkt kendisi veya Klor ile birlikte hareket ederek İyot’un vücutta emilimini azaltıyor, tiroidin yavaş çalışmasına sebep oluyor.
Peki ya –özellikle çocuklarda- diş gelişimi için florür gerekli mi? Eğer çocuğunuz ve siz düzenli olarak plak oluşumunu uzaklaştırarak günde en az 2 kez 3’er dakika kuralıyla dişlerinizi fırçalıyor ve her seferinde diş ipi kullanıyorsanız florüre ihtiyacınız olduğu söylenemeyebilir. Zaten florlu preparatlar gerekli olan çocuklara (çürük insidansı yüksek) lokal olarak uygulanıyor artık.
Biriken florürü vücuttan uzaklaştıracak en iyi mineral Bor’dur.
Güvenli mi?
Takviye almak söz konusu olduğunda, iyi bir şeyin çok fazla olması bazen kötü bir şey olabilir. Fazla miktarda takviye almak vücudunuzun ihtiyaç duymadığı fazlalığı filtrelemesini zorlaştırabilir. Bor için belirli bir günlük doz önerilmemektedir.
Amerikan Tıp Enstitüsü Gıda ve Beslenme Kurulu’na göre, günlük olarak alınması gereken üst sınırlar:
1-3 yaş – 3 mg
4-8 yaş – 6 mg
9-13 yaş – 11 mg
14-18 yaş – 17 mg
19 yaş ve üzeri – 20 mg
Bor çoğu insan için güvenli kabul edilir, ancak büyük miktarlar zararlı olabilir. Ayrıca, 1 yaşından küçük çocuklar için güvenli bir seviye ile ilgili veri yoktur. Güvenliği hamile kadınlarda araştırılmamıştır.
Ek bor takviyeleri almak istemiyorsanız, elma, çiğ fındık ve badem, kuru üzüm, patates, filizlendirilmiş kuru fasülye, nohut ve mercimek veya avokado gibi bor içeren yiyecekler yemek, bor seviyelerini artırmaya yardımcı olabilir.5,6,7,8