Skip to main content

Bence tüm hastalıkların temeli kronik toksisite. “Toksemia” deniyor tıbbi adına, “kirli kan” diyebiliriz. Bu kavram yeni. Detoks mekanizmalarının şefi de karaciğer. Karaciğer’in önemini mitolojiden anlatmak isterim.

Ateşi mitolojik Tanrılardan çalıp insanlara veren Prometheus’a Zeus’un verdiği ceza neydi biliyor musunuz? Her gün yenilenen karaciğerinin bir kartal tarafından yenmesi. En büyük ceza. İste karaciğerin kendini yenileme kapasitesine ve karaciğeri olmadığında nasıl acı çekildiğine dair çok güzel bir örnek.

Glutatyon, tüm vücutta doğal olarak üretilen, özellikle karaciğer ve beyin hücrelerinde etki gösteren güçlü bir antioksidan. Sağlıklı kalmak ve hastalıklardan korunmak için gerek duyduğumuz en önemli moleküllerden biridir.1,2 Yaşlanma, kanser, kalp damar hastalıkları, bunama (demans) ve birçok kronik/dejeneratif hastalığın önlenmesinde temel öneme sahip.3

Tekrar hatırlatmak istiyorum, elbette sadece bir molekül yetmez. Sağlığımızla ilgili her konuya bütüncül yaklaşmak gerekiyor. Neden toksin birikimi oluyor, bunları nasıl almayabiliriz, toksinleri vücudumuza girdiğinde nasıl kolaylıkla atabiliriz, vb soruların yanıtlarına mutlaka bakmak gerekiyor. Yoksa geçici bir çözüm üretmiş oluruz ki hedefimiz bu değil.

Glutatyon molekülü üç aminoasitten oluşur, bunlar glisin, glutamin ve en önemlisi sülfürlü bir aminoasit olan sisteindir.

Vücudumuzdaki glutatyon yapımı yaşla birlikte ve kötü besleme, alkol, uykusuzluk, ilaçlar, çevresel toksinler ve stres gibi bir dizi faktörle azalır. Bu yüzden dışarıdan alınması gerekir. Laboratuvarda özel yöntemlerle hazırlanan bir biyoteknoloji ürünü olan Glutatyon, 30 yıldır takviye olarak kullanılıyor. Kişisel görüşüm, dışarıdan takviye etmek yerine, içeride glutatyon yapımını artırmaya çalışmak çok daha sağlıklı bir yol.

Glutatyonun intravenöz (damar içi), topikal (cilde sürülerek) veya bir inhaler yardımı ile solukla alınan formları var. Ayrıca kapsül ve sıvı formda oral takviye (ağızdan) olarak da alınabilir. Lakin, protein yapıda olduğu için mide asidine dayanıklı değildir. Eğer oral yolla alım tercih edilecekse lipozomal dediğimiz mide asidine dirençli formların kullanılması daha uygun olur.

Glutatyonu doğal yollarla da alabiliriz. Kuşkonmaz, avokado, ıspanak, bamya, brokoli, kavun, domates, havuç, greyfurt, portakal, kabak, çilek, karpuz gibi besinler glutatyon yönünden zengindir.

Ağızdan da alınsa, damardan da alınsa glutatyon kısa etkili bir üründür. Düzenli alınması etkinliğinin görülmesi açısından faydalı olur. O yüzden de bu ürünün bir protokolü yoktur. Tekrar belirtmeliyim, içerideki üretimi artırmak her zaman ilk hedef olmalı.

Vücutta glutatyon sentezinde görevli olan diğer maddeler ise şunlardır: Selenyum, N-asetil sistein (NAC), metilasyonu destekleyen vitaminler (biotin, B2, B6, B9 ve B12 gibi), Alfa lipoik asit (ALA), SAM-e, Magnezyum ve Silimarin. O yüzden birlikte alınması veya içeride üretimi artırmak için glutatyon yerine bu desteklerin alınması glutatyon sentezinin sağlıklı olması açısından daha önemlidir.

Glutatyon düzeyi yaşam süresi konusunda hassas bir ölçüttür. Yani glutatyon düzeyiniz ne kadar yüksekse sağlıklı ve uzun yaşam sürme ihtimaliniz o kadar yüksek görünüyor. Sağlıklı kalmak, hastalıkları önlemek ve yaşlanmanın etkilerinden korunmak, bağışıklık işlevi ve inflamasyonun kontrolü için glutatyon düzeylerinin yüksek tutulması gerekir.

Genel olarak glutatyon takviyesi güvenli olarak görülüyor. Burada önemli olan nokta ise suplementin dozu ve veriliş süresi. Klinik uygulamada çok farklı protokoller var. Kişinin ihtiyacına göre dozu, uygulama sıklığı, bazı vitamin, mineral ve enzimlerle birlikte verilmesi gibi farklı uygulamalar mümkündür. Tavsiyem uzun süreli, yüksek doz içeren glutatyon takviyesi yapılmaması yönünde.

Güçlü bir antioksidandır

Oksidatif stres, serbest radikallerin üretimi ile vücudun onlarla savaşma yeteneği arasında bir dengesizlik olduğunda ortaya çıkar. Adını sıkça duyduğunuz birçok hastalık oksidatif stresin yoğun yaşanması sebebiyle ortaya çıkıyor. Artık temiz yaşamak nerdeyse imkansız. Sürekli toksinlere maruz kalıyoruz ve bu durum hormonal bozukluklara, erken yaşta kanserlere ve daha birçok soruna sebep oluyor. Çözümlerden biri ise vücutta bulunan doğal glutatyon seviyesini arttırmak veya takviye etmek. Karaciğerimizin faz 2 dediğimiz sürecinde glutatyon miktarımız önemli.

Çok yüksek seviyelerde oksidatif stres, diyabet, obezite, kanser, romatoid artrit gibi birçok hastalığın öncüsü olabilir. Glutatyon, oksidatif stresin etkisini ortadan kaldırmaya yardımcı olur ve bu da hastalığı azaltabilir.

Journal of Cancer Science and Therapy’de yayınlanan bir makale, glutatyon eksikliğinin oksidatif stres seviyelerinin kansere yol açabilecek kadar artmasına neden olduğunu gösterdi. Ayrıca, artan glutatyon seviyelerinin, kanser hücrelerinin antioksidan seviyelerini ve oksidatif strese karşı direncini artırdığını gösterdi.

Glutatyonlar azaldığında serbest radikallere karşı korunamayız. Serbest radikaller çoğu zaman normal  hücre metabolik oksidasyonunun yan ürünleri ve toksik atıklarıdır. Anti-oksidanlar tarafından etkisiz hale getirilmediklerinde otoimmün hastalıklar, kanser ve kronik hastalıklara yol açabilir. Yani vücut yapılarına zarar verir. Glutatyona “anti –oksidan” denilmesinin nedeni serbest radikalleri yakalamasıdır. Antioksidanların dengede alınması gerekir, çünkü serbest radikallerin aynı zamanda apopitozis dediğimiz işe yaramayan hücrelerimizin ölmesinde ve mikroplarla savaşta görevleri vardır. Çok yüksek antioksidasyon da istediğimiz bir şey değil yani.

İnflamasyonu azaltır

İnflamasyon vücudunuzun hasara karşı oluşturduğu yanıttır. Kısa vadede bu tepki koruyucuyken sürekli hale gelirse yani kronikleşirse vücudumuza zarar vermeye başlar.

Glutatyon, inflamasyon sürecinde etkili olan nüklear faktör kappa gibi molekülleri bastırır. Geçirgen bağırsak, fibromiyalji gibi kronik inflamasyonla karakterize hastalıklarda glutatyon desteği almak inflamasyonu azaltarak tedaviye yardımcı olur.4

Karaciğer yağlanmasında hücre hasarını azaltır

Karaciğerdeki hücre ölümü -alkole bağlı olsun veya olmasın- glutatyon dahil antioksidanlardaki eksiklikle daha da kötüleşebilir. Glutatyonun, kronik yağlı karaciğer hastalığı olan bireylerin kanındaki protein, enzim ve bilirubin düzeylerini iyileştirdiği gösterilmiştir.

Çalışmalar, karaciğerde yağlanması olan kişilere intravenöz olarak yüksek dozlarda verildiğinde, glutatyonun, en etkili olduğunu gösteriyor. Ayrıca karaciğerde hücre hasarının bir belirteci olan malondialdehitte azalmalar gösterildi.

Kilo vermeye yardımcıdır

Yaş aldıkça daha az glutatyon üretiyoruz. 20 yaşından sonra glutatyon üretimi her 10 yılda %10 azalır. Baylor Tıp Fakültesi‘ndeki araştırmacılar, yaşlı bireylerde kilo yönetimi ve insülin direncinde glutatyonun rolünü keşfetmek için hayvan ve insan çalışmalarının bir kombinasyonunu kullandılar. Çalışma bulguları, düşük glutatyon düzeylerinin daha az yağ yakımı ve vücutta daha yüksek yağ depolaması oranları ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Yaşlı bireylerde glutatyon düzeylerini artırmak için diyetlerine sistein ve glisin eklenmiş. 2 hafta içinde yükselen glutatyon, insülin direncini ve yağ yakımını iyileştirmiştir.

Çünkü vücudumuz toksinleri yağ dokusunda hapseder.

İnsülin direnci ve Diyabetin kontrol altına alınmasında yardımcıdır

Bu konuda yukarıda bahsettiğimiz kronik oksidatif stres ve inflamasyon süreçlerinin kısır döngüler oluşturması söz konusu. Kronik stres ve inflamasyonun insülin direncine sebep olabileceğini biliyoruz. Aynı şekilde insülin direnci ve tip 2 diyabette aşırı insülin salınması ile inflamasyonun tetikleyebileceği bir diğer gerçek.

Bu kısır döngüleri kırmak için yapmamız gereken şey ise kilit noktayı bulmak. İnflamasyonun azaltılması daha az acıkmanıza uzun vadede daha az beslenmenize ve tedaviye katkı sağlamanıza yardım eder.

Uzun süreli yüksek kan şekeri, düşük glutatyon düzeyleri ile ilişkilidir. Bu durum, oksidatif strese ve doku ve sinir hasarına yol açabilir. Bir çalışma, glutatyonun öncülleri olan sistein ve glisin ile diyet takviyesinin glutatyon düzeylerini arttırdığını ve kan şekeri seviyelerine rağmen, dokudaki hasarın azaldığını gösterdi.

Periferik arter hastalığı olanlarda dolaşımı iyileştirir

Periferik arter hastalığı, periferik arterler plakla tıkandığında ortaya çıkar. En sık bacaklarda görülür. Yapılan bir çalışmada 5 gün boyunca bir gruba günde 2 kez damardan tuzlu su, diğer gruba glutatyon verildi ve her iki grup hareketlilik açısından analiz edildi. Glutatyon alan gruptakilerde dolaşımın iyileştiği ve daha uzun mesafelerde ağrısız yürüme yeteneğinin arttığı gösterildi.

Otoimmün hastalıklara karşı savaşmaya yardımcı olur

Otoimmün hastalıkların neden olduğu kronik inflamasyon oksidatif stresi artırabilir. Bu hastalıklar arasında romatoid artrit, çölyak hastalığı ve lupus bulunur. Güvenilir bir araştırmaya göre glutatyon, vücudun immünolojik yanıtını düzenleyerek oksidatif stresi azaltmaya yardımcı olur. Otoimmün hastalıklar, belirli hücrelerde mitokondrilere saldırır. Glutatyon, serbest radikalleri ortadan kaldırarak hücre mitokondrisini korumak için çalışır.

Kas performansını artırır

Araştırmalar artan glutatyon düzeylerinin kas hasarını azalttığını, kas kuvveti ve dayanma gücünü artırdığını ve metabolizmayı yağ depolamadan kas yapımına kaydırdığını göstermektedir.

Glutatyon tedavisi aşağıdaki durumlarda kullanılabilir:1,2,3,4,5,6,7

  • Fiziksel performansı artırmak
  • Kronik yorgunluk, uykusuzluk, ağrı ve fibromiyalji semptomlarını azaltmak
  • Anti-aging
  • Cilt lekelerini açmak
  • Bağışıklık sistemini güçlendirmek
  • Zayıflama rejimlerine destek olmak
  • Kalp ve damar sağlığını desteklemek
  • Kanser tedavilerinde yan etkileri azaltmak
  • Saç dökülmesi ve tırnak kırılmasında
  • Alerjik ve romatizmal hastalıklarda tedaviyi desteklemek
  • Parkinson, Multipl Skleroz gibi nörodejeneratif hastalıklarda yorgunluğu azaltmak ve rehabilitasyonu kolaylaştırmak
  • Yaşlılarda yaşlılığa ve emilim bozukluklarına bağlı semptomları azaltmak için kullanılır.